Sezai Karakoç / Parantez Dergisi PDF Yazdır e-Posta

Fatih Sultan Mehmet Uluslararası İmam Hatip öğrencilerinin katkılarıyla çıkan Parantez Dergisi, vakfımızın başkan yardımcısı Kâzım Sağlam ile şair-düşünür Sezâi Karakoç'u konuştu.

PARANTEZ: Karakoç sizin için ne ifade ediyor?

Benim gözümde Sezai Karakoç Mehmet Akif’in devamıdır. Sezai Karakoç, Mehmet Akif’in bıraktığı yerden devam ediyor. Mehmet Akif kendi döneminin insanıydı, o zamanın şartlarına göre mücadele etti. Sezai Karakoç da kendi döneminin insanıdır, o da kendi dönemine göre mücadele veriyor. Akif’in Asım’ı neyse Sezai Karakoç’un da Taha’sı odur. Asım’ın nesli savaşıyordu, çünkü işgal vardı. Sezai Karakoç’un nesli de yarasalarla savaşıyor, karanlıklarla, dini bozmaya çalışanlarla, bu toplumu kendi kültür değerlerinden koparıp Batı medeniyet dairesine sokmaya çalışan soysuzlarla savaşıyor. Sezai ağabey için Mevlana benzetmesi yapıyorlar. Kendisine Mevla’nın devamı diyorlar. Öyle değil, bu yanlış bir değerlendirmedir, Sezai Bey bir medeniyet savaşçısı, İslâm medeniyetinin müdafii, Batı yakasına karşı kendi ülkesini savunan bir adamdır. Sezai ağabey bana göre 20.yy. Türkiye’sinde değeri anlaşılamamış biridir. Değeri daha yeni yeni anlaşılıyor.

Sezai Karakoç pür İslâmcıdır. Karakoç’un şiiri ve sanatı zirvedir ama aslında Sezai Karakoç’u Sezai Karakoç kılan onun düşüncesidir. Karakoç’un düşüncesinde iki temel öge vardır: Diriliş ve medeniyet. Sezai ağabey, eşyaya bir medeniyet perspektifiyle bakıyor. Aynı zamanda bir devlet adamı, mesuliyet sahibi bir insan hassasiyetini taşıyor. O uçarı ve ayakları yere basmayan şeyler söylemez. Bu yönüyle ben onu biraz da Said Halim Paşa’ya benzetiyorum. Çünkü hem İslâmcıdır hem modern bozgunculuğa karşıdır. Sezai Bey aynı zamanda da bir mesuliyet sahibidir, söylediklerini, yazdıklarını bir devlet adamı ciddiyetiyle söyler ve yazar. Onun için Sezai Bey’de çok taşkın, uçarı, ayakları yere basmayan şeyler bulamazsınız. Bu yönüyle bazıları Sezai Bey’i tutucu ve sağcı olarak lanse ederler. Böyle diyenler Sezai ağabeyi anlamayanlardır. Bu insanlar sırf muhalefet olsun diye değerlendirmelerde bulunuyorlar. Bu gibi insanların Sezai Karakoç’u anlamaları mümkün değildir. Sezai Karakoç’u takip etmek biraz ciddiyet ister. Züppeler Sezai Karakoç’u takip edemez. Ben Sezai ağabeye böyle yaklaşıyorum.

PARANTEZ: Sezai Bey’in İslam medeniyeti savaşçısı olduğunu söylediniz. Peki, Üstad’ın medeniyet anlayışı nedir?

Sezai Bey’in medeniyet anlayışı zaten kitaplarında var, bunu görürsünüz. Yazdığı bir makalede medeniyetleri ikiye ayırıyor. Biri Ak medeniyet, biri de Kara medeniyettir. Ak medeniyet İslâm medeniyetidir. Kara medeniyet de diğer medeniyetlerdir. Sezai ağabey aslında diğer medeniyetlerin medeniyet olmadığını söyler. Ama öyle tarif edildiği için biz de medeniyet olarak kabul ediyoruz, der. Bunun içine Doğu ve Batı medeniyetleri de girebilir. Sezai Bey’in medeniyet anlayışında bir ideal medeniyet vardır. Bu Asr-ı Saadet’tir, Hülefa-ı Raşidin dönemidir. Bir de vaki medeniyetler vardır. Bunlar da Asr-ı Saadet’ten sonra Emevi, Abbasi, Osmanlı, tavaif-i mülûk, ondan bugüne kadar olan bütün medeniyelerdir. Bizim hedefimiz Asr-ı Saadet’tir. İdeal olan medeniyet Asr-ı Saadet’tir. Ama diğer vaki medeniyetlerden de yararlanır. Onun için Sezai Karakoç’a göre Emevi, Abbasi, Endülüs, Osmanlı hepsi bizim yararlanabileceğimiz bir tecrübedir. Biz onlardan yararlanırız, onlar bizim mirasımızdır; ama örnek alacağımız medeniyet, Asr-ı Saadet dönemidir. O bunu böyle görür.

PARANTEZ: Diriliş nesli bir ütopya mıdır?

Sezai Karakoç taklide karşıdır. Şişli Cami olmaktansa Sultanahmet’te bir taş olmayı yeğler. Orijinallik Sezai Karakoç ‘un özünde vardır. O, devamlı orijinal olmayı sever, taklide karşıdır. Onun zaten diriliş neslinin bir özelliği de taklitçi olmayışıdır. Onun için Sezai Karakoç’un nesli ütopya değildir. Onun için dedim, Sezai ağabey, bir devlet adamı mesuliyetiyle meselelere bakar, makul ne ise onu savunur. Sadece Asr-ı Saadet’i savunarak orada durmaz. “Bugün Müslümanlar olarak, medeniyetimizin karşı karşıya kaldığı problemler nelerdir?" bununla ilgili kitaplar yazdı. Medeniyet kriziyle ilgili Çıkış Yolu denedi. Sezai Bey, hem medeniyetimizin krizine işaret eder hem de o krizden çıkış yollarını gösterir. Ona göre şuanda karşı karşıya kaldığımız problemler İslâm tarihi boyunca hiç bu kadar zor ve problemli değildir. Çünkü daha önce ümmet vardı. Baş varken, güç kuvvet varken, ümmeti toplamak mümkün oluyordu. Ama bugün ne derli toplu bir ümmet var, ne bu ümmeti idare edecek etkin ve yetkin kadrolar var, ne de Batı’nın fikri saldırılarına karşı durabilecek Gazali’ler var. Dolayısıyla medeniyetimiz büyük bir kriz yaşıyor, diyor Sezai Karakoç. Bu krizden nasıl çıkılır? O, havf ve raca arasında bulunan bir adamdır. Ümit ile korku arasında şöyle der bir yerde: “Biz insanları korkuturuz, ye’s çukuruna gelince de umutlandırırız; gevşemeye başladıkları anda da korkuturuz. Dolayısıyla o uyanık bir zihindir ve bugünkü meseleleri değerlendirirken Asr-ı Saadet’i referans verir ama bugünü yok saymaz. Karakoç, bugünün realitesini, gerçeğini görebilen bir adamdır. Böyle bir adamdan da ütopya beklenemez. Onun ileri sürdüğü ideallerin çoğu ayakları yere basan ideallerdir. Yani Erbakan Hoca D-8’leri kurmadan önce Sezai Karakoç İslam ortak pazarından, İslam dinarından bahseden bir adamdır.

PARANTEZ: Konuşmanızın bir yerinde Sezai Karakoç günümüzde yeni yeni anlaşılıyor dediniz. Sezai Karakoç’un daha önceden anlaşılamamasının nedeni nedir?

Gürültü patırtının olduğu bir yerde fikir adamları çok anlaşılmaz ve itibar görmezler. İnsanlar şöyle akl-ı selim bir şekilde kendi kendilerine nereye gidiyoruz, neler yaşıyoruz diye sorduklarında düşünce adamlarının değerini anlamaya başlarlar.

Sezai ağabey bir bakıma Necip Fazıl'ın da devamıdır, ama fikir olarak, derinlik olarak Necip Fazıl'ı çok aşan bir adamdır. Necip Fazıl; kavgayı, gürültüyü, görünür olmayı, mücadeleyi öne çıkarmıştır, Sezai Bey ise daha çok düşünceyi, tefekkürü, ince ince dokumayı merkeze koymuş birisidir. İnsanlar düşündükçe, Müslümanca bir çare aramaya başladıkça Sezai Karakoç’u anlamaya başlarlar. Sezai Karakoç Belgeseli’nin galasında Beşir Atalay bir konuşma yapmıştı. O zamanlar Türkiye ile Suriye ortak bakanlar kurulu topluyordu hatırlarsanız. Dedi ki Beşir Atalay, eğer biz bugün bu işi yapıyorsak bütün bunlar Sezai Bey’den aldığımız ümmetçi bir ruhtan kaynaklanıyordur. Sezai Bey ümmetçidir. Yerele basan, yereli yok saymayan ama ümmeti bir bütün olarak gören bir adamdır. Bunu şiirlerinde, yazılarında çok rahat görebilirsiniz. Zaten ümmetçilikle medeniyeti birbirinden ayıramazsınız. İslam medeniyeti bütün ümmetin toplam değeridir. Medeniyet, herhangi bir Türk’ün, Arap’ın, Faslı’nın, tek başına yapıp ettikleri değildir. Dolayısıyla İslâm medeniyetini savunmak biraz da İslâm ümmetini savunmaktır ve Endülüs de bizimdir İslamabat da bizimdir, İstanbul da bizimdir, Halep de bizimdir, Mekke de bizimdir, Tahran da bizimdir. Sezai Bey bunların hepsini beraber düşünebilen bir adamdır. Bu yönüyle biraz Malik bin Nebi’yi çağrıştırır. Çağrıştırır ama Malik Nebi’nin medeniyete yüklediği mana ile Sezai Karakoç’un yüklediği mana arasında bir fark vardır. Belki bu yönüyle biraz manada Seyyid Kutup’la örtüşüyor denebilir. Psikolojik tahlillerde biraz Mevlana’yı ve biraz da Said Nursi’yi çağrıştırıyor kanaatindeyim.

PARANTEZ: Sezai Karakoç fikirlerini bir devlet adamı mesuliyetiyle savunuyor, dediniz. Malumunuz bir partisi var Karakoç’un. Bu konuda neler söylemek istersiniz.

Sezai Bey benim gözümde, Sezai Karakoç’tur. Sezai Karakoç’un önüne getirilen her ek Sezai Karakoç’u küçültür. Bu ister parti başkanlığı olsun, ister profesörlük olsun, ister başka bir şey olsun. Bütün o unvanlar onu yüceltmez, bilakis küçültür, daraltır. Sezai Bey bir partiye sığacak adam değildir. Ben o noktada Sezai Bey’in Diriliş Partisi’ni kurmasını kendi adıma hayırlı görmedim. Onun başka izahları var. O zaten Diriliş Partisi’ni bir partiden ziyade bir tebliğ aracı, davasını anlatma ortamı gibi kullanmak istiyor aslında. Türkiye şartlarında Sezai Bey’in parti başkanlığı yapması şartlara çok uygun değil, ancak büyük bir organizasyon olur, Sezai Bey de onun içerisinde yer alırsa bu olabilir.

PARANTEZ: Sezai Karakoç sanat ve şiirde bir öncüdür. Onun sanatında Batı’dan izler var mıdır?

Etkilenmiştir tabii ki. Sezai Bey, Fransızca bilen bir adamdır. Batı kültürüne vakıftır. Ama o taklitçi değildir. Bir şairi, bir mütefekkiri alır; kendine mal eder. Batı şairlerinden tercümeleri vardır. İslâm şairlerinden tercümeleri vardır. O Batı’ya da bigâne değildir. Asıl olan Batı’yı taklit etmek değil, onu anlamaktır. Etkilenmiştir, ama taklit etmemiştir. Bunu şiirlerinde çok rahat görürsünüz. Bilhassa MASAL şiiri Batı’yla hesaplaşmasının bir örneğidir. O yeni bir dünya inşa etmek ister, Batı dünyasına karşı, yeni bir cebir, yeni bir matematik peşindedir. Onun dünyası daha çok Şeyh Galip’tir, Mevlana’dır, Yunus Emre’dir, Mehmet Akif’tir.

PARANTEZ: Bugünkü Müslüman neslin yetişmesinde Sezai Karakoç’un etkisi var mıdır?

Sezai Bey, lise çağlarından beri görünür birisidir. Büyük Doğu’da yazılar yazmıştır, daha sonra Diriliş dergisini çıkarmış, yayınevini kurmuş, ekolünü oluşturmuştur. Topluma mal olması ise o kadar eski değildir. Belki son on on beş yıldan beri toplum tarafından bilinir tanınır olmuştur.

PARANTEZ: Necip Fazıl, Sezai Karakoç’tan daha çok bilinir. Siz ise Sezai Karakoç’un fikri derinliğinin Necip Fazıl’dan daha üstün olduğunu söylediniz. Açıklar mısınız?

Ben bunu Necip Fazıl Üstad’a bir eksiklik, bir tenkit babında söylemiyorum. Necip Fazıl kavga eden, mücadele eden, Allah demenin suç olduğu bir dönemde haykıran, hapis yatan bir adamdır. Sezai Bey’in o tarafı yoktur, İslam kitabından ceza almıştır, mahkemelik olmuştur o kadar… Sezai Karakoç’un bir derin duruşu vardır. Yani geri adım atmaz. Ortaokul son sınıftayken Atatürk büstünü koyup önünden geçirerek herkese kafa eğdirdikleri bir dönemde Sezai Karakoç başını eğmeden geçmiştir ve ‘Ben sadece Allah’ın önünde eğilirim.’ diyebilen bir adamdır. Hatıratında bunlar kısmen vardır. Ama kendisinden dinlediklerimiz de vardır. Sezai Bey aklı eren insanlara rehberlik yapmıştır, çokça insan yetiştirmiştir. Buna Rasim Özdenören de dâhildir. Rasim Bey’in yıllarca yazı yazmamasının sebebi Sezai Karakoç’un oluşudur. Bu adam zaten benim düşündüğüm her şeyi yazmış, ben ne yazacağım, demiştir Özdenören. Millet Sezai Bey’in fikir derinliğinin çok farkında değil. Sezai Karakoç’a yakın olan onu bilir. Sezai Bey’in ailesinin de bir duruşu vardır. Babası, amcası Cihan Harbi’nde esir düşmüştür. Rusya’da uzun zaman orada yaşamıştır. Büyük dedesi Plevne kahramanının eridir. Dayısı, babası Şeyh Said Kıyamı’nda sürgün yaşamış, İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmışlardır. Yani Sezai ağabeyin ailesinin de soylu, köklü bir duruşu var. Bu tarafını kimse görmüyor ne yazık ki.

Sezai Karakoç Yahya Kemal’i değerlendirirken Türk diline, musikiye vb. hizmeti dolayısıyla onu bize ait sayar. Ama içki, ahlak, yönüyle onlarındır der. Böyle bir ayrım yapabilen biridir Sezai Karakoç. Sezai Karakoç kendi kendine Osmanlıcayı daha ilkokuldayken sökmüş ve okumuş bir adamdır. Zülküf Makamı’ndaki şiirlerinin çoğunu dağa çekilerek, bu ruh haliyle yazmıştır. Yani o küçüklüğünden beri farklı olarak kendini yetiştirmiş bir insandır. Dolayısıyla Sezai Karakoç’un anlaşılması toplumun kendisini anlamasıyla olacak bir şeydir. Bu coğrafyayı, tarihi, toprağı, bağlı bulunduğunuz İslâm medeniyetini anlamaya gayret gösterdiğiniz an; Sezai Bey’le barışır, anlaşırsınız.

Ben bir hususa daha değinmek istiyorum. Sezai Karakoç’un bir medeniyet anlayışı var bir de Diriliş anlayışı var. Diriliş Sezai Karakoç’un ideal neslidir. Binanın sütunlarıdır. Diriliş neslinin özellikleri vardır. Sezai Karakoç bunu çokça zikreder. Mesela bu özelliklerinin bir tanesi taklitçi olmamaktır. O, orijinali sever. Şekilci değil, özcüdür. Bunlar diriliş neslinin özellikleridir. Sezai Karakoç’un medeniyet anlayışıyla diriliş anlayışını beraber değerlendirirsek bunu daha iyi anlarız. Kimine göre medeniyet han, hamamdır, camidir. Bu da donuk bir şeydir. Paranteze alınmış ve bitmiştir. Fatih Camii eğer bir İslâm medeniyeti ürünü ise cami yapılmış ve bitmiştir. Ama Sezai Karakoç’un dirilişi caminin içindeki diriliği ve ruhu devam ettirmesidir. Dolayısıyla o kalp ile mana, ruh ile beden dengesini gözetir. Bedeni biz anlam olarak ruhu da diriliş kabul edersek bunlar Sezai Karakoç’ta bir araya gelmiştir. Bu yönüyle de Sezai Karakoç’a dışarıdan bakan birisi bunları bir çelişki gibi görür. Sezai Karakoç Hayy ve Kayyum olan Allah’ın diri ve diriltici olduğuna iman eder. Dirilik ve dirilticilik bu ümmetin de vasfıdır, der. Bu İslam’ın naslarıyla içtihat gibidir. Sübuti ve delaleti kat’i nasslar bizi sapmaktan alıkoyar. İçtihat da donukluğumuzu giderir. Sezai Karakoç bu ikisini bir arada tutarak medeniyeti bir kalıp gibi görür. Diriliş de onu ayakta tutan dirilten, devamlı hareket halinde olan Hayy olan Allah’ın bizler üzerindeki tesirlerinin görülmesidir.

PARANTEZ: Müsaadenizle farklı bir soru sormak istiyorum. Sezai Karakoç ile Nuri Pakdil arasında öteden beri bir kırgınlık var. Bu hususta neler söylemek istersiniz?

Nuri ağabey devrimci bir adamdır. Son zamanlarda da gündeme geldi. Hatta o kadar devrimci ki gramer kaidelerine bile kafa tutar. Noktaya, virgüle, büyük harfe, küçük harfe karşıdır. Bu devrimciliğinden gelen bir şeydir. Sezai ağabey dili de beslemeye çalışır, geliştirir, ona katkı sağlar. Dilin gelişimi için gayret gösterir. Nuri Pakdil daha çok Dergâh ekolündendir. Biraz irtibatı vardır, Nurettin Topçu çizgisindedir. Sezai Bey ise daha çok Büyük Doğu çizgisindedir. Büyük Doğu ile Hareket arasında bir sürtüşme olmuştur. Ama ikisi de birbiri aleyhinde konuşmazlar. Ben de Sezai Bey’den Nuri Pakdil aleyhinde ne bir cümle duydum ne de bir yazı yazdığını gördüm. Nuri Pakdil’in öyle, Sezai Bey’in aleyhine konuştuğunu hiç duymadım ve bilmiyorum. Sezai Bey sohbetlerinde de yazılarında da Nuri Pakdil ismini zikrederek konuşmamıştır. Ama bir soğukluk var. Nuri Pakdil’in ekolünde biraz İslâm sosyalizmi var. Nuri Pakdil ana sermayeciliğe savaş açmıştır. Sezai Bey o noktada da mutedildir. Sermayenin urlaşmasına karşıdır. Ama bir Müslüman iktisatçının sermayeye nasıl bakması gerektiğini de gösterir. Bunu söylerken devlet adamı aklıyla, Müslüman aklıyla düşünür. Tabi bunu söylerken Nuri Pakdil’in Müslüman aklını kullanmıyor manası çıkmasın. Yani Nuri Pakdil bu devrin Ebu Zeri’dir . Ebu Zer ile de devlet idare edilmez. Ebu Zer’lerin olması lazım ama devleti o idare etmez. DevletiHz. Ebu Bekir idare eder, Hz. Ömer idare eder Hz. Osman idare eder, Hz. Ali idare eder. Ama Ebu Zer’ler de şart. Bazı şeyleri hatırlatmaları lazım. Nuri ağabey biraz taşkındır. İyi ki de öyledir.

PARANTEZ: Efendim son olarak, lise çağındaki bizlere Sezai Karakoç’un hangi eserlerini okumamızı tavsiye edersiniz?

Sezai ağabeyin kitapları da aslında iç içe girmiş bir örgü gibidir, tefrik etmek de zordur. Bir eserini diğer eserine tercih edin şeklinde bir tavsiyede bulunamam elbette. Ama eğer iktisatla ilgileniyorsanız ‘İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü’ adlı kitabını okuyun derim. İslam sosyolojisiyle ilgileniyorsanız “Yitik Cennet”le başlarsınız. Günlük makalelerinden derseniz “Sütun” ile başlarsınız. Bilhassa imam hatiplilere Yitik Cennet’i ve İslâm kitabını tavsiye ederim. Hassaten okusunlar. Yitik Cennet’i okudukları zaman Allâme İkbal’le ve Ali Şeriati’yle kıyas yapsınlar. Ali Şeriati’nin Hacc’ını ve Muhammed İkbal’in Dini Tefekkürün Yeniden İhyası’nı ve Sezai Karakoç’un da Yitik Cennet’ini okusunlar, yan yana koysunlar. O zaman Sezai Karakoç’u daha iyi anlarlar.

PARANTEZ: Efendim, Diriliş’i, Sezai Karakoç’u Diriliş ekolünden birisinden dinlemek gerçekten anlamlıydı. Bu zevkli sohbeti bizden esirgemediğiniz için sizlere çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Parantez Dergisi/ Ahmet Beşir OKUMUŞLAR / Abdülhamit DİNDAR/Hasan Hüseyin ÇAÇAN

 

k_saglam

Yeni Kitabımız Çıktı

egri_agacin_golgesi

Son Eklenenler

YEREL SEÇİM SONRASI ÜLKENİN AHVALİ
(1 Nisan 2024, Pazartesi) Yerel seçim ...
İNSAN KENDİNİ KEŞFEDEBİLİR Mİ?...
(26.01.2024, Cuma) Her kişi, 'önce ke...
MİLLİYETÇİLİK- MUHAFAZAKARLIK- ÜMMETÇİLİK
(Yerellik 'Yerlilik' - Muhafazakarlık -...
EY EHL-İ İSLAM, UYAN!
(06.11.2023, Pazartesi) Ey dünyayı g...
YAĞMUR DUASI
(15 Eylül 2023, Cuma) Yağmur duasına...
AÇMAZI AÇMAK
(25 Ağustos 2023, Cuma) İnsanoğlunun...
AÇILIM - ATILIM
(5 Ağustos 2023, Cumartesi) Sıkışan...
GÜLİSTAN OKUMAYANLARA
(10 Temmuz 2023, Pazartesi) Sadi (Şira...

Kimler Sitede

Şu anda 59 konuk çevrimiçi
Üyeler : 3
İçerik : 636
Web Bağlantıları : 5
İçerik Tıklama Görünümü : 5598531
< ?php if( JRequest::getVar( 'view' ) == 'article' ): ? > < jdoc:include type="modules" name="socialwidget" /> < ?php endif; ? >