(02 Temmuz 2024, Salı)
Hayata, eşyaya, olaylara, kâinata bakış biçimleri ve anlayış biçimleri vardır. Aslına bakılırsa anlayış biçimleri bakış biçimlerini belirler. İnanç/düşünce, hayat tarzı, öncelikleri, neye nereden ve nasıl baktığını şekillendirir.
Usta kalemler; düşüncelerini alalamalı bir tarzda sunabilir, düşüncelerinin bakış açılarını etkilemediğini iddia edebilirler/ederler... fakat bunlar gerçekleri örtemez.
İnsanın yapısı gereği; her zaman doğrudan ve olduğu gibi kendini anlatmaz/anlatamaz. Bazen insanın kendi yapısı gereğidir bu hal. Bazen de ortamın getirdiği nazik durum/ahval bunu gerektirir.
Böyle bir kamuflaja ihtiyaç var mı? Veya neden düşüncelerine edebî bir sis/süs perdesi oluşturup insanlara sunulur. Bu fasıl biraz psikologların-sosyologların-toplum mühendislerinin işi (!)...
Siyasetin ahvalini irdelemek istediğinizde karşınıza dolaylı, alalamalı, çokça müteşabih durumlar çıkar.
Siyasi akımlar, siyasi partiler, siyasi dernek ve vakıflar... her birinin yapıları gereği yığınlarca kendini başka türlü gösterme hünerleri, becerileri vardır. Dışarıdan bakan anlamakta zorlanır...
Bu hal dünya siyaset sahnesinde de görülür.
|