Kavramlarla İman Esasları |
|
|
|
Mü'minlikten sonra münkirlik gelirse bu hem imanımızın hem hürriyetimizin sonu olur. Zira Allah'a kulluğun terki, beraberinde başka güçlere kulluğu getirir. Çünkü Allah'tan korkmayarak, O'na ibadet etmeyen insanlar zamanla başka güçlerden korkacak, nihayet bu korku, kayıtsız şartsız itaate ve ibadete yönelecektir.
(Arka Kapak) |
Kur'an'da Cehalet - Cahil - Cahiliye |
|
|
|
Öfkeyi içinde barındıran bir hilimsizlik demek olan cehalet, Kur'an ayetleri, hadisler ve de cahiliye şiirinde genelde bu anlamda kullanılmıştır. Ancak süreç içerisinde bu kavram esasen kendi anlamı içerisinde mündemiç bulunan bilgisizlikle eş anlamlı olarak kabul edilmiştir. Oysa bu kavram bilgisizlik anlamını da içermekle beraber öncelikle hilmin zıddı olarak kabalık, zorbalık ve haddini bilmezlik anlamlarına gelmektedir...
(Arka Kapak) |
Modern sömürü dünyasında çağdaşlık, ilericilik, kadın hakları, demokrasi, hürriyet, eşitlik adına halkı müslüman olan ülkeleri sömürebilmek için tarih boyunca müslüman kadınları iffetlerden soyutlamak ve aile bağlarını koparmakla emellerine ulaşmak istemişlerdir.
Bilali kitabında bu tür tuzaklara dikkat çekmektedir. Henüz örtünmeyenlerin İslâmi kimliklerinin ve uluslararası emperyalistlere başkaldırmanın sembolü olan örtüye karşı hassas davranmaları gerektiğini, örtünmenin imani bir vecibe olduğunu delilleriyle açıklamaktadır.
(Tanıtım Bülteninden) |
Mevdudi, bu kitabında; İslâm düşmanlarının İslâm'a yönelttiği; haksız yere kan dökmeyi emir etmesi, hak hukuk tanımaması, dini zorla insanlara kabul ettirmesi gibi ithamlara ve saldırılara cevap vermiştir. İddiaları tek tek ele alıp çürütmüştür. Bununla yetinmeyerek gerçek manada İslam'da Savaş Hukuku'nu da kapsamlı bir şekilde yetkince araştırmıştır. Bu hususta o şöyle der:
"Ben bu kitapta, ele aldığım meseleleri, kendi indi düşüncelerime göre değil; Kur'an ayetleri ışığında ve zorunlu hallerde Nebevi hadislerden, güvenilir fıkıh kitaplarından, sağlam tefsirlerden yararlanarak açıklamaya çalıştım."
Bu kitapla ilgili Allame Muhammed İkbâl şöyle der: "Mevdudi'nin bu kitabı, İslâm'ın cihad anlayışı, savaş ve barış hukuku ile ilgili bugüne değin yazılan kitapların en güzeli ve en kapsamlı olanıdır. Herkese tavsiye ediyorum."
Şehid Hasan el-Benna, kitabı çok beğenmiş ve ders halkalarında okutmuştur.
(Arka Kapak) |
Şer'i Ölçü Birimleri ve Fıkhi Hükümleri |
|
|
|
Elinizdeki bu kitap, şer'i ölçü birimlerini ele almakta, sonra bunlara bağlanmış olan şer'i hükümlerden söz etmektedir. Türkçemizde bu ayrıntıda sistematik ve güvenilir bir ikinci eser daha olduğunu biz bilmiyoruz. Bu eserden, halkımıza din hizmetleri veren müftüler yararlanacağı gibi, bu mesleğin çeşitli kademelerinde halka hizmet sunan kardeşlerimizle, başka mesleklerde olup da akademik çalışma yapan araştırıcılar da istifade edebilirler. Gerçekten kitapta görüleceği üzere İslâm fıkıh mirası içinde, çeşitli ölçü birimleri kullanılmıştır. Şer'i ahkamın sağlıklı biçimde anlaşılması, tatbik edilmesi, yorumlanması bu birimlerin hakkıyla kavranmasına bağlıdır. Bu açıdan kitap -bize göre- vazgeçilmez bir elkitabı mesabesindedir.
(Arka Kapak) |
İbn Hazm, milletler tarihini, dinleri, fırkaları çok iyi bilir ve bunları tartışır. O, nesir ve nazımda kudretli bir şairdir, şiirleriyle büyük şairlere yaklaşır. Edebi nesirleri, mana üstünlüğü; hayal güzelliği, kelime ustalığı, parlak üslup akıcılığı ile seçkindir. Yazdığı nesir yazıları, edebi eserleri, üstün ifade, parlak tabir, güzel tasvir, sağlam ve doğru mana ve derin fikirlerle doludur. Ruhların coşkunluğunu, yüreklerin atışını, gönüllerin heyecanını, duygu fışkıran ibarelerle, parlak ve kıvrak ifadelerle tasvir eder. Bu bakımdan o, nesir ustaları arasında birinci sırada sayılır. Onun nesiri, bir söz kalabalığı, kelime gürültülerinden ibaret değildir. Parlak ve düzgün şık kelimelerle bürünmüş, güzel ve derin manalar yüklü bir ifadedir.
İbn Hazm, sadece fıkhi yeni bir renk almış, fukaha arasında yetişmiş bir edip olmakla kalmaz. O, zamanında İslâm diyarının cenneti sayılan bir ülkede yetişmiş kişidir ki şimdi orası yalnız anılarımızda yaşamaktadır. O, anısı kalplerde hala kanayan, gönülleri hasretle yakan, gözleri yaşartan, imanlı yürekleri türlü üzüntülerle dolduran Endülüs'dür. Orası gerçekten İslâm tarihinin en acıklı bir trajedisi olmuştur.
(Arka Kapak) |
Kuşkusuz zikir, insan nefsini tedavi eden en etkili ilaçlardandır. Zikir esnasında nefsinde bir değişiklik hissetmeyen kişi sadece dili ile bazı sözler tekrarlamış olur. Kalbi ile tefekkür etmemiştir. Bir alışkanlığı yerine getirmiştir. Zikir bir ibadettir ve seher vaktinde bilincine varılarak yapılırsa insanı olumlu yönde değiştirir.
(Arka Kapak) |
Gün gelmiş, ülkemizde acı küfür rüzgarları estirilmiş ve insanımız bu imandan koparılmak istenmiştir. Korkunç bir yalan ve aldatma kampanyası açılmış, ülkemizin gerilemesinin bu iman bağından olduğu söylenmiştir. Beceriksiz devlet adamları, kendi aptallıklarını örtmek için, bütün suçu bu imana yüklemişlerdir. Ve milletimiz bu imanı bırakmadıkça ülkenin ilerlemeyeceğini savunmuş, bu hezeyanları adeta sistemleştirmişlerdir.
Bütün bu yalan ve aldatma kampanyaları, insanımızın kalbinde kökleşmiş olan imanı söküp atamamıştır. Ama inançları sarstığı, özellikle yeni yetişen gençlik üzerinde etkili olduğu da bir gerçektir. Oysa gönüllerin ve kafaların İslâm inancıyla aydınlanmadığı bir toplumda huzur ve mutluluktan bahsedilemez. Hele hele İslâmî hayattan hiç söz edilemez. İşte elinizdeki kitap, bütün yalanlara rağmen, kendi özünden ve imanından kopmamış olan inançlı gençliği, bu konuda derli toplu bilgilerle aydınlatma amacını taşıyor.
(Arka Kapak) |
Hz. Ebu Bekir Devri - İslâm Tarihi |
|
|
|
Bu çalışmanın İslâm tarihinin önemli bir hadisesi olan ilk halifenin seçilmesi olayı ile Sakife hadisesine ışık tutacağı ve son dönemlerde çokça tartışılan bu konuya açıklık getireceğini umuyorum. Bu konunun mümkün mertebe ayrıntıya varıncaya kadar her hususuyla ele alınarak kaynakların iyice tarandığı kanaatindeyim. Bu çalışmaların Hz. Ebu Bekir'in şahsiyetini, ashab'ın kendi aralarındaki ilişkileri ve kardeşlik duygularını ve İslâm'a olan bağlılıklarını okuyucuya yansıtmaya çalıştım. Bunun genç nesillere yararlı olacağını Rabbimden temenni ediyorum.
(Önsözden) |
Adı, Bilâl-i Habeşi, köle bir anne ve babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Ömrünün en güzel yıllarını köle olarak yanında çalıştığı adamın zorbalığıyla geçirdi. İmanla özgürlüğe kavuştu ve kalbindeki tüm câhili putları kırdı. Gönlünü ilahi emirlere ve hareketlerini peygamberi yaşama adadı. Dünya hayatının yaklaşık son otuz yılını asil, saygınlık, haysiyet ve erdemlikle geçirdi. Çünkü , bu vakitler sevgililer sevgilisine (s.a.v) âşık olmuştu. Bir gün Habibullah (s.a.v.) bu dünya hayatını tamamlayıp gidince yetim kaldı. Bir umut, bir teselli arayıp Şam diyarına gitti. Şam kendisine yar olmasa da Yar'a (Sevgilisiye s.a.v.) kavuşma yeri olacağı umuduyla..
(Arka Kapak) |
|
|
|