Türklük Siyaseti |
Türklük siyasetinin memleket için ne getirip ne götüreceğini yeniden ele almak gerekecek. Adı ne olursa olsun, Türklüğü bir ideoloji bir idare biçimi bir faiklık unsuru saymak isteyenler vardır. Yani Türkiye?de söz söyleme veya idare Türklüğe hastır. Türk kültürü ve anlayışı, bu ülke için vazgeçilmez ve yegâne belirleyicidir. Türklük nev-i şahsına münhasırdır ve İslamlık içinde ayrı bir yeri vardır, asıl olan Türk olmaktır veya kendini Türk hissetmektir. Bu ülkenin gerçek sahipleri Türklerdir, diğerleri de kendilerini Türk kabul ederek ikinci sınıf olmaktan kurtulabilirler. Türkler tarihte özel yaratılmışlardır ve Allah katında da değerleri büyüktür. Çünkü Tarih boyunca İslam?ın bayraktarlığını yapmışlardır. Bu topraklarda ancak onların sözü geçer. Araplar İngilizlerle iş tutarak Osmanlıyı arkadan hançerlemişler, Kürtler ırkçılık yaparak ülkeyi bölüyorlar. Farslar zaten acemdirler ve de Şii oldukları için ümmet birliğine her zaman balta vurmuşlar. Türkler, Müslümanlığı Türk ruhuna ve karakterine uygun olduğu için kabul etmişlerdir. Zaten İslam?dan önce de tek tanrı inancına sahiptiler, dolayısıyla İslam Türklere fazla bir katkı sağlamamış, tam tersine onlar İslam?a hizmet ederek katkıda bulunmuşlar, bu yönüyle İslamiyet Türklere biraz borçlu sayılabilir. Bütün Türkçüler böyle mi düşünür tabii ki hayır. Fakat anlayış genel itibarıyla böyledir. Yani Türkler Millet-i hâkimedir. Aralarında farklılıklar vardır. Türk merkezli bir siyaset Türkiye için ne ifade eder. Ülkenin Türkiye adını alması Türkler için bir faiklık mıdır? Türk?ün Türk?ten başka dostu yoktur sözü; diğer etnik kökenlilere bir güvensizlik ifadesi midir? Bir Türk dünyaya bedelden kasıt nedir. Toplumun bilinçaltında Türkün özel bir yere sahip olduğu yerleştirilmek isteniyor. Osmanlının inkırazı sırasında Müslüman ve Türk olmayan bazı kavimler İngiliz- Fransızlarla vs.. iş tuttular ve onlarla işbirliği yaparak İmparatorluğun dağılmasına katkı sağladılar. Etnik manada Milliyetçiliği ilk ateşleyenler de maalesef Türkçülerdir. Bugün dünün anlayışı ve hissiyatıyla siyaset gütmek akıl işi değildir. Sapmaların ve bozgunculuğun üzerinden şu kadar sene geçmiş, makul bir şekilde geçmişi ele alıp değerlendirmeliyiz. Türklük bugünkü Türkiye için ne ifade eder ona bakmalıyız. Bu ülkede sadece Türkler yaşamıyor, etnik köken olarak akvaryum gibi, Arnavut?undan, Boşnak?ına, Arap?ından Çerkez?ine Kürtün?den Çingene?sine etnik köken sergisi var. Bunların hepsine Türk demek de mümkün değil. Peki, bu kavimleri ne yapacağız, birlik ve beraberliği Türklük siyasetiyle koruyabilecek miyiz? Hâkim millet kavramı bugün için geçerli midir? Hem Türklük dünya siyasetine ne ifade eder? Dünyada Türk deyince kimler saygı duyar. Eğer Türklükle Türk dünyasını birleştirme, Orta Asya?ya açılma ve büyük Türk birliğini kurmak ise, bu hayaldir. Rusya?nın dağılmasıyla mümkün olmadığı ortaya çıktı. Türk dünyası dediğimiz yerler Türkiye?ye o kadar da itibar etmediler. Özbekler tekrar Rus himayesine giriyorlar. Azeriler, Tacikler, Kırgızlar..kendilerini ne kadar Türk kabul ediyorlar. Bir başka problem de Türk kültürüdür, bu gün tüm Türkleri kuşatan Türk?e ait bir kültürden, örften bahsetmek acaba ne kadar mümkün? Bir Azeri ile Türkiye Türkü ne kadar anlaşabilirler. Türkiye Türkçesi ile Azeri Türkçesi birbiriyle ne kadar uyumludur. Şayet Özbekleri Türk kabul edersek Özbek dili ile ne denli uyumluluk vardır. Alfabe bile sıkıntılıdır. Dahası Türkiye Türk kültürüne ne kadar sahip çıkabilmiştir. Anadolu Türkçesi tüm Türklerin ihtiyaçlarına cevap verebilir mi? Türklerin alt yapı problemleri Türk dünyasını bir araya getirmeye müsait değildir. Eğer Türklükten kasıt; Türk-İslam sentezi ise o ayrı bir konudur. Türk-İslam, Arap-İslam, Fars- İslam gibi kavramlar başlı başına bir problemdir. İslam eklemlemeyi, ortaklığı yani şirki kabul etmez. Ama Türkün, Arap?ın, Acemin .. Bir rengi vardır ve bu da dine aykırı değildir. Din, İslam bizden kavmimizi inkârı istemez. Dinin ölçüsü takvadır, ameldir, iştir. Kavme, şekle, zenginliğe bakmaz. Amel ve ihlâsa bakar. Türklük siyaseti bize ne kazandırır, dış dünya bize İslam gözüyle bakmayacağı için bizden korkmaz, yani tekrar Osmanlıyı diriltip Müslüman olmayan dünyayı fethe kalkışmayacağımızdan emin olur, bu da bizi rahatlatır. Kimse bizden korkmaz korkmadığı için de bizi gözetlemez ve ilerlememize müdahale etmez. Dünya ülkelerinden bir ülke oluruz ve her ülke gibi yaşar gideriz. Bu kısmen doğrudur, dünya Türkiye?yi Osmanlı devamı olarak görüyor, gördüğü için de tedirgin. Bu anlayış, baştan teslim bayrağını çekmiş ve iflas etmiş bir anlayıştır. Dünya siyaset sahnesine kendi başına çıkma cesaretini göstermeme korkaklığıdır. Böyle düşünenlerin Türk birliği veya Türklük düşüncesi de havada kalır. İddia ispat ve dayanma gücü ister, hem Türklük diye bir düşünce ortaya atacaksınız hem de dünyaya aman bize dokunmayın kendi halimizde hayatımızı sürdürülelim diyeceksiniz, bu çelişkidir, siyasi zaaftır, bu kadar zaafla malul olan bir düşünceyle devlet idare edilemez. En büyük tehlike; Türklüğün doğuracağı aksülameldir. Türklüğe dayalı bir anlayış geliştirilirse, Türk olmayan anasır-ı İslam veya gayr-ı Müslim ne ise onların tavrıdır. Türk olmayan fakat bu ülkede yaşayan adama kim hangi gözle bakacak. Dahası o adam kendine nasıl bakacak. Türk değil fakat bu ülkenin öz insanı. Üst kimlik Türklük olursa o zaman Türk olmayan kendine nasıl bir kimlik bulacak veya kendini nasıl tarif edecek. Ben Arap?ım ama Türküm. Yahut Türkçe bilmeyen Kürt bir Türküm. Hart- hortla izahı yapılan bir dil cambazlığıyla iki dakikada Türk olurum mu diyecek? Örfü ananesi farklı bir insana sen seni tanımıyorsun ben seni senden daha iyi tanırım diyerek adamı aşağılama da çare değil. İçte birliği sağlamak Türklükle zordur. Ancak baskıyla ve asimilasyonla bu sağlanabilir. Baskı ortadan kalkarsa ve dönüşüm ve değişim sağlanamazsa o zaman ne olacak. Bu gün tüm bunlar denenmiş ve neticesi ortaya çıkmış olarak mesele önümüzde duruyor. Asimilasyon da baskı da sonuç vermedi. Kürdü Türk yapamadık, böyle bir ameliyeye girişmek başlı başına bir açmazdır, meşeye sen çamsın demek ne kadar makul ise Kürde Türk demek veya Türk?e Arap demek de o denli makuldür. Herkes kendisi kalarak idame-yi hayat edebilir, böyle bir ortamdan kimse rahatsızlık duymaz. Diyelim içerde baskıyla, inkârla düzen sağlandı, ya dış dünya, o ne olacak. Suriye, İran, Irak, Yunanistan? tüm bu devletlerle hangi kimlikle alaka kuracağız. İran, Farslığı merkeze alır, Suriye Araplığı merkeze alır, Kuzey Irak Kürtlüğü merkeze alır, Azerbaycan Azeri Türklüğünü merkeze alır ve ilişkiler buna bina edilir, sonra da batılı emperyalistler bu etnik farklılığı deşer ve düşmanlık vesilesi kılıp komşu ülkeleri birbirine düşürürler. Bugün yapılan da budur. O zaman bölgeden kopar başka sığınacak liman ararız. Coğrafyamızı ve tarihimizi yok sayar kendimize yeni bir dünya bulmaya çalışırız. Ulus devlet merkezli, etnik köken belirleyici olan bir dünyaya sığınırız.. Böyle bir dünya ancak batı dünyası olur, o da bize kuşku ve korkuyla bakıyor. Kalırız Arafta, ne doğu bize inanır, çünkü onların gözünde batıyız ve de dinden uzaklaşan bir ülke haline geldik ne batı bize güvenir çünkü geçmişimiz var ve batılarla hesaplaşan bir geçmiş. Bu belirsizlikle siyaset yapılamaz, ancak işleri zamana bırakmak olur veya günü gün etmekle sıra savunulur. Dünya birbirine girecek ve Türkiye?nin değeri anlaşılacak bize muhtaç olacaklar biz de bundan yararlanarak siyaset yapacağız, büyük ülke olacağız, uluslar arası itibarımız olacak. Kökleri tarihin derinliklerinde olan ve 600 yüz sene dünya liderliği yapmış bir medeniyetin devamı olan bir ülke için bu aşağılayıcı bir durumdur. Türkiye için böyle bir var oluş mümkün değildir. Ya tarihteki eski görkemine yakışır bir siyaset güdecek veya sömürge olacak, çünkü dünyanın hâkim gücü Türkiye?nin sıradan ve bayağı bir devlet olarak kalamayacağını gayet iyi biliyor. Türkü ve Türklüğü de ancak İslam siyaseti kurtarabilecek. İnsan merkezli İslamî siyaset, Müslümanları ana eksene koyacak ve kendi tarihini esas alarak yola çıkacak. O zaman hem ülke birliği ve dirliği sağlanacak hem de dış dünyada tüm insanlığı kurtaracak bir sözümüz ve siyasetimiz olacak. Kim ne kadar kaçarsa kaçsın ve kadar inkârdan gelirse gelsin Müslüman olmuş kavimlerin İslam siyasetinden başka dünyada varlık göstermeleri mümkün değil. Arap, Türk, Farisi, Kürt, Azeri, Özbek, Beluc, Boşnak, Arnavut.. bunların hepsi İslam?la kaimdirler, dini ve dine dayalı siyaseti terk etmeleri tarih sahnesinde silinmeleri anlamına gelir. Bunu göze alan sırtını dine ve İslam siyasetine çevirsin ve yüzünü nereye döndürüyorsa döndürsün. İslam ne ortak kabul eder Türk-İslam, Arap-İslam, Kürt-İslam, ne de başka kıble kabul eder. Batı anlayışı veya doğu anlayışı. Ne de başka hayat görüşü. Batı medeniyeti, Çin medeniyeti.. İslam tüm insanlığın ortak değeridir. İnsanlık, İslam siyasetiyle ancak bu günkü azgın küresel kapitalizmin pençesinden kurtulabilir. Birilerine ahlaklı yaşamak zor geliyorsa kendine başka bir dünya bulsun. Hem ahlaklı ve adil bir dünya istemek hem de İslam?a düşmanlık beslemek bugün mümkün değildir. Azgın küresel kapitalizmden ve toplumun ifsat edilişinden rahatsızlık duyanlar için İslam şemsiyesi açıktır, herkesi bu adil ve insanlığın ortak değeri İslam siyasetinin şemsiyesi altına davet ediyorum. Kazım Sağlam 08.03.2007
|