AYAĞA KALKMAK

(25 Ekim 2024, Cuma)

Hasta birinin iyileşmesi için ayağa kalktı denilir, yani iyileşiyor demek.

Ayağa kalkışı sosyal alana taşımak istersek; ayağa kalkmaya niyetlenen toplumun ne durumda olduğunu bilmesi, kendini tartması, ayağa kalkınca ne yapması gerektiği, niçin ayağa kalktığının şuuruna ermesi anlamlarına gelebilir, gelmelidir.

Ayağa kalkmakla diriliş, aynı şey değildir. Diriliş bir nevi öldükten sonra yeniden bir kalkıştır. Küllerinden doğmadır demek de mümkün. Sezai Karakoç ile özdeşleşen diriliş, onun kitaplarında ve hayatı boyunca yapıp ettiklerinde müşehhaslaşmıştır.

Ayağa kalkış ise başka bir durumdur. Diriliş daha derin ve köklü bir silkiniş ve yeniden kendini oluşturuştur. Bir bakıma ayağa kalkış da öyle bir fonksiyon icra edebilir lakin diriliş kadar derin ve köklü olmayabilir. Belki DİRİLİŞ'e mukaddime olabilir.

İmdi gelelim meramıma;

 

Ümmet/İslam dünyası, bir arayış ve kendine geliş sürecini yaşıyor. Kim ne derse desin İslam, dünya gündemine girmiş durumda, dünyanın gündemi İslam ve Müslümanlardır. Kimi ne olduğumuzu anlamaya çalışıyor, kimi ne olduğumuzu iyi bildiği için bizi başka türlü gösterme çabasında, ama ana güç / emperyalist devletler; ABD, AB, Çin, Rusya vb. bunların iz düşümü olan yerli (!) satılmışlar, İslam ve Müslümanlığı iyi bildikleri için kendine geliş sürecimizi önlemek için var güçleriyle üstümüze geliyorlar. Üstümüze geliş sadece siyasi ve askeri güçle sınırlı değil topyekûn bir saldırıdır.

Bu saldırıyı ehl-i İslam fark etmiş durumda, bunu fark edenler de tam ne yapacağını nasıl davranacağı netleştirmiş değiller. Asıl problem burada yani bizim ne yapmak istediğimizde, nasıl ayağa kalkışımızda.

Bunun için bazı adımlar atmamız gerektiğine inanıyorum:

Evvela zihnimizi temizlemeliyiz. Batının ve doğunun kirlerinden.

Batının determinist ve akla taparlıktan, menfaatçi ve egoistliğinden, bireyselliğinden...

Doğunun hurafe ve akıldışı fantezilerinden. İslamî olmayan akıl yürütme biçiminden...

Zihin kirliliği tüm kirliliklerin anasıdır. Zihin kirlenince, kirli zihinlerden berrak ve pak düşünceler zuhur etmez. İlk kirlilik itikatla, düşünce ile başlar. Ahiret inancını, öldükten sonra dirilişi yok sayan inkar edenlerin kirliliklerinden bahsetmiyorum. İnandığını savunan, öldükten sonra dirilişe inanan insanların zihin kirliliğinden bahsediyorum. İnandıklarını iddia ediyorlar lakin Allah'ın gücüne sınır getiriyorlar. Allah'ın Peygamberine tanıdığı yetkiyi/hakkı çok görüyorlar, onu kısıtlamaya çabalıyorlar. Bunu yaparken ahiret inancını, ahiret cezasını ve mükafatını hafife alıyorlar, sıradanlaştırıyor. Allah'ın hidayetini, yardımını yok sayıyorlar, kendi güçlerine ve yaptıklarına güveniyorlar. Adını koymasalar da bazı konularda biz şunları şunları yaptık, Allah da bunun karşılığını vermek zorundadır havasına bürünüyorlar.

Zihin kirliliği beraberinde adaletsizliği, zulmü, kişi taparlığı getirir. Manevi hiçbir değeri değer kabul etmez.

Zihin kirliliği kimi zaman kendi vazifesini ihmal ederek üzerine düşün ödevi yapmayarak yanlış bir tevekkül anlayışıyla da karşımıza çıkar. Tembelliğine ve beceriksizliğine İslamî bir kılıf geçirir...

Saniyen nasıl bir dünyada yaşadığımızı iyi bilmemiz icabeder. İktisadi anlamda İslam ümmeti nerede, dünya iktisadiyatının kaçta kaçına hükmediyor. Bizim sermayemiz dediğimiz bu sermayenin anamalın kaçta kaçı "bizim" biz derken neyi kast ediyoruz. Uluslararası sermaye döngüsü nasıl işliyor, doların, avronun dünya iktisadındaki işleyişi ve tahakkümü nasıl kırılabilir...

Büyük sermayeyi kim/kimler yönetiyor. Bizim bildiğimiz sermaye ne kadar bizimdir ve nasıl bizim hale getirebiliriz. Bunun için iktisatçılarımız kafa yormalı ve bize tezler önermelidirler; ayakları yere basan ve merhale merhale istediğimiz yere geliş yolunu gösteren...

Salisen; dünya siyasi işleyişini ve siyasi doktrinlerini detaylı ve adil bir şekilde gözler önüne sermeliyiz. Dünya dengelerini, paktları, bölgesel ve küresel yapıları, her bir ülkenin dış ve iç siyasetini...

Yeni bölgesel ve küresel yapılanmaların imkanları... bu tür yapıların bize kazandırabilecek ve kaybettirecekleri...

Kısaca dünyayı iyi tanımalıyız...

Rabian ve en önemlisi halkı Müslüman olan ülkeleri önce iyi tanımalı, sonra ümmetin ortak hareket etmenin yollarını aramalıyız...

Mevcut olan yerel ve beynelmilel dünya çatırdıyor, bunun yerine yeni bazı oluşumlar oluşma aşamasında bunlara bigâne kalamayız. Lakin çok temkinli olmalıyız. Bir kamptan öbür kampa yuvarlanan iradesiz bir toplum olmamalıyız.

Fırsat bu fırsat, yukarıda bir kısmına değinilenleri hesaba katarak insanlığa adil uygulanabilir bir örneklik göstermeliyiz. Müntesibi olduğumuz DİN bunu fazlasıyla sağlayabilir, yeter ki dini doğru anlayalım ve mucibince amel etmesini insanlara gösterelim...

 

k_saglam

Yeni Kitabımız Çıktı

egri_agacin_golgesi

Son Eklenenler

YEREL SEÇİM SONRASI ÜLKENİN AHVALİ
(1 Nisan 2024, Pazartesi) Yerel seçim ...
İNSAN KENDİNİ KEŞFEDEBİLİR Mİ?...
(26.01.2024, Cuma) Her kişi, 'önce ke...
MİLLİYETÇİLİK- MUHAFAZAKARLIK- ÜMMETÇİLİK
(Yerellik 'Yerlilik' - Muhafazakarlık -...
EY EHL-İ İSLAM, UYAN!
(06.11.2023, Pazartesi) Ey dünyayı g...
YAĞMUR DUASI
(15 Eylül 2023, Cuma) Yağmur duasına...
AÇMAZI AÇMAK
(25 Ağustos 2023, Cuma) İnsanoğlunun...
AÇILIM - ATILIM
(5 Ağustos 2023, Cumartesi) Sıkışan...
GÜLİSTAN OKUMAYANLARA
(10 Temmuz 2023, Pazartesi) Sadi (Şira...

Kimler Sitede

Şu anda 23 konuk çevrimiçi
Üyeler : 3
İçerik : 640
Web Bağlantıları : 5
İçerik Tıklama Görünümü : 6121941
< ?php if( JRequest::getVar( 'view' ) == 'article' ): ? > < jdoc:include type="modules" name="socialwidget" /> < ?php endif; ? >