(21 Aralık 2018, Cuma)
Her iki terim birbirine yakındır. Ortak tarafları da farklı yanları da vardır. Davet; kelime olarak, çağırmak, seslenmek, söz vermek, isim vermek, ziyafet yemeği…gibi manalara gelir. Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerde davet ve türevleri, Allah’a dua etme, ziyafete çağırma, insanların haşirde kabirlerinden çağrılmaları gibi manalarda kullanılmıştır. Âyetlerde çoğunlukla, İslâm’a, imana, Allah’ın Kitabına, Allah yoluna, hakka, hayra çağırma … gibi manalara gelmektedir. Ayrıca Kur’ân Hz. Peygamber’i (s.a.v), “Allah’ın davetçisi”, “Allah yoluna davet edici” olarak vasıflandırır.
Propaganda; Latince “propagare” kökünden gelmektedir. Kelime olarak, yeni fidanlar elde etmek üzere toprağı ekmek. Propaganda terim olarak; ikna ve telkin etmek, bir fikri yayarak taraftar kazanma tekniği, muhaliflerle yapılan mücadelede kullanılan bir silâh ve onlara karşı yürütülen mücadelede psikolojik bir savaş olarak da adlandırmak mümkün. Her iki kavramın akraba terimleri vardır, bunları da verirsek belki anlaşılmaları daha kolay olur. Davetin akraba kelime/kavramları; tebliğ, irşad, hidayet, nasihat… sayabiliriz. Propagandanın akraba kelime/kavramları; reklam, algı oluşturma… sayabiliriz. Davetin kelime ve terim olarak kökeni Arapça/İslamî. Propagandanın kelime ve kavram olarak menşei Yunan/Batı. Biri bizim coğrafyanın çocuğu diğeri karşı yakanın. Davet ve propaganda çeşitleri, metotları ve vasıtaları hemen hemen aynıdır. Her ikisinde de aşağıdaki yöntemler kullanılır;
Çeşitleri; 1. Siyasî-İdeolojik 2. Kültür 3. Ticarî 4. Askerî …..
Vasıtaları 1. Söz 2. Yayınlar 3. Bilim 4. Sanat 5. Spor 6. Sosyal Faaliyetler … Metotları 1. Psikolojik Metotlar 2. Sosyopsikolojik Metotlar 3. Taktikler 4. Teknikler… Aynı tür, aynı vasıta, aynı metot kullanmaları ikisinin ayni olduğu anlamına gelmez. Aralarında mahiyet ve anlayış farkı vardır. Bu fark olduğu için aynı gibi görünseler de çok farklıdırlar. Nebevi Davette ahlakilik esastır propaganda da ahlaklı oluş veya olmayış arasında fark yoktur. Birkaç mukayese yaparak farklılıkları belirtelim;
Davette aşağıdaki ahlâkî esaslara riayet edilir, a. Kusurları ve Ayıpları Örtme b. Doğruluk c. Alçak Gönüllülük d. İhlâs ve Samimiyet e. İyi Yorum (Hüsn-i Zan) f. Affedici Olma g. Sözünde Durma h. Özel Hayata Saygı Gösterme i. İnsana Saygı Gösterme…. Buna mukabil propaganda da ahlâkî olmayan şu uygulamalar görülür; a. Kusur Araştırma ve Yayma b. Gıybet ve İftira c. Yalana Başvurma d. Hile e. Hafife ve Alaya Alma f. Mübalağa g. Büyüklük-Üstünlük İddiası h. Kötü Yorum (Su-i Zan) i. Kötüleme ve Aşağılama k. Övünme l. Sözünden Dönme m. Gösteriş Yapma n. Müstehcenliği Kullanma
Bazı mukayeseler yapılacak olursak;
Propagandada; a. Kitleyi Yönlendirme b. Kitleyi Tahrik Etme c. Nefret Aşılama d. Bozgunculuk Yapma e. Ayrılık Çıkarma f. Anarşi Çıkarma
Davette ise; a. Kamu Menfaati b. Barış ve Kardeşlik c. Ahiret Hayatına Ait Neticeler… Bu kısa mukayese bile aralarında nasıl bariz farklar olduğu açıkça görülmektedir.
***
Davetin menşei ilahidir, Rabbimizin emirlerini, İslam’ın insanlık için önerdiği önerilerini muhataplarımıza iletmektir, duyurmaktır, ulaştırmaktır. İslami anlayışta tanıtım vardır, lakin tanıtırken hilaf-ı hakikat yoktur. Sunacağınız şey ne ise olduğu gibi takdim edilir. Eksik ve fazlaya asla müsaade edilmez. Tanıttığınız eşya da olsa özellikleri belirtme mecburiyeti vardır. Hele sunacağınız şey bir dava ise, o zaman iki kat daha fazla dikkat edilmesi elzemdir. Davette bulunurken kişinin ahvali gözönünde bulundurulur, her şey her yerde söylenmez, bu başka. İslam’da olmayan bir şey ilave edilemez. Kişileri ikna etmek için olmayan şeyler söylenmez. Caiz olmayan yola tevessül edilmez. İnsanlar yanlışa sapabilirler diye İslam’da cevaz verilen hususlar gizlenemez. Sedd-i zerai yalana dayanmaz, yanlış ve sapkınlığı önlemenin yolu yine İslam’ın cevaz verdiği yol- yöntemle olur. Asıl olan doğruluk ve açık sözlülüktür, dürüstlüktür, karşı tarafa güven vermektir. Karşı tarafa güven vereceğiz diye olmayan şeyleri söylemek de yanlıştır. İnsanların tercih hakkı vardır, davetçi sadece aracıdır vasıtadır, vasıta ve araç kendini asıl kaynak kabul edemez. Asıl kaynak İslam’ın ana ilkeleridir. Bunları genişletmek de daraltmak ta davetçinin elinde ve yetkisinde değildir. Davetçi davasını sunarken, muhatabını hesaba katarak neyi nasıl ve hangi ağırlıkta verebilecek kapasitede olmalıdır. Bu hususta davetin dili ehemmiyet arz eder. Davet edelim derken işi propagandaya çevirmemeye de dikkat etmeliyiz. Birbirimize karşı da davet edeceğimiz muhataba karşı da propaganda yapmayacağız, işimiz davettir, hakkı, hakikati ulaştırmaktır. Olayları, nesneleri, olguları, kavramları, kelimeleri, anlattığımız konuyu olduğu gibi anlatmaya çalışacağız, ilaveler yaparak, eksilterek başka şekle sokarak anlatmak İslamî değildir. Davetçi dili de düzgün kullanacak. Dilin inceliklerine vakıf olacak. …
|