Ahlak; Cesareti Kırar mı? |
![]() |
![]() |
![]() |
(23 Mart 2018, Cuma) Cesaret-ahlak iliÅŸkisi daima iyi/olumlu iÅŸlemez. Cesur insanlardan bazıları, kimi zaman, dava adına, ideal adına, gelecek adına, maslahat adına, bazen de menfaat adına ahlakiliÄŸi istekleri doÄŸrultusunda yorumlar, bir nevi kendilerine doÄŸru yontarlar. Cesaret ahlak iliÅŸkisinde merkeze hangisi konulmalı diye bir soru sormak, aslında abestir. Lakin insanımız bu hususta ahlakiliÄŸi dar anlama hapsettiÄŸi, ahlaklı oluÅŸun elini kolunu baÄŸladığı ve mistikleÅŸtirdiÄŸi, cesareti de kabadayılık olarak anlamaya meyilli olduÄŸu için, cesaret- ahlak iliÅŸkisini ve iÅŸleyiÅŸini yeniden ele almamız gerekecektir. Ahlak; pasif bir durum sergileyiÅŸi, meselelerin üstünü örtmeye yarayan bir boyun eÄŸme ameliyesi deÄŸildir. Ahlakı anlamak insanı anlamaktan geçer. Kınalızade; Ahlak-ı Alâi’nin dibacadesinde: İnsanı,“insanın terkibi; mücerred/soyut ve maddiyi kapsadığı, baki olan özü ve fani olan unsurları kapladığı/topladığı gibi, güçlü bir görünüşü ve ruhi olanı da bir araya getirdi.” ÅŸeklinde tarif eder. İnsan, cismanî ve ruhî/manevi iki hususu bünyesinde barındıran, iyilik ve kötülük yapabilen, irade sahibi bir varlıktır. İnsanın maddî tarafı daha çok cesaretle ilintili, manevî/ruhî tarafı da ahlakla ilintili olduÄŸu kanaati yaygındır. Bu eksik, tarafgir ve yanlı anlayış, hem ahlaka hem de cesarete aykırıdır. Bu iki haslet birbiriyle iyi irtibatlandırır ve aralarındaki bağı anlayabilirsek insanı daha iyi tanımış ve fıtrata uygunluÄŸunu keÅŸfetmiÅŸ olabiliriz. İnsan meta deÄŸildir; yüce Allah; “Andolsun, biz insanoÄŸlunu ÅŸerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini engüzel ve temiz ÅŸeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoÄŸundan üstün kıldık.” (İsra, 70); “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 4) İnsanın ÅŸerefi; ahlaklı oluÅŸundadır. Ahlakın dışına çıkılarak elde edilen baÅŸarılar, kazanılan zaferler, gösteriÅŸ için yapılan ibadetler insan onurunu, vakarını, ciddiyetini, ÅŸerefini zedeler. Merkeze cesaret konulduÄŸunda, baÅŸarı öne alınır, ahlak tali dereceye indirilir. Elde edilen baÅŸarı ile ahlakı zedeleyen unsurlar örtülür. Bu belli bir zaman görünmez, fakat zaman geçince baÅŸarının içinde gizli kalan ahlakî zaaflar su yüzüne çıkar ve o baÅŸarının gerçek anlamda baÅŸarı olmadığı da açığa çıkmış olur. Cesur insanlar, bu tür zaafların ortaya çıkması anında, geriye dönüp hatanın nereden kaynaklandığını araÅŸtırıp bulma yerine baÅŸka sebeplere sarılırlar. Genelde böylesi durumlarda daha cesur ve sert davranmayı cesaret olarak lanse ederler ve İslam’ın Müslümanlardan istediÄŸi gerçeÄŸin de böyle olduÄŸunu iddia ederler. Bunun için geçmiÅŸteki ahlaki zaafları ihtiva eden uygulamaları öne çıkararak tekrar eski “baÅŸarılı döneme” dönerler. Ahlakın bize gösterdiÄŸi hikmetli davranmayı, geri çekilme, korkaklık olarak adlandırırlar. …. Ahlakı mistikleÅŸtirenler, insanın maddî/ beÅŸerî yanını yok sayarak insanı melekleÅŸtirmek isterler. Maddî varlık insanın düşmanıymış gibi gösterirler, görünür baÅŸarıları ahlak dışı bir amel imiÅŸ sanırlar. Böyle yaparak ahlaklı oluÅŸun görünür yüzünü basit ve alelade seviyesine indirirler. Toplumsal alandaki gayretleri küçümserler, adaleti zahiri olmaktan çıkarıp batına hasrederler. Bunlar bir çeÅŸit niyet okuyuculuÄŸunu yaparak insanın baÅŸarısının mutlaka nakıs ve gösteriÅŸ içerdiÄŸine kanidirler. Böyle akıl yürüttükleri için pratik hayatta karşılığı olmayan bir ahlak anlayışını savunurlar. Bu deni dünyayı kerih görürler, nefsin dünyevi isteklerini bir günah yığını olarak görürler. Bu denli dünyanın zevk u sefasına meyil eden istekleri öldürmek için çaba harcamak gerektiÄŸine inanırlar. Bu ruh halini yaÅŸayan ve bunu ahlak olarak adlandıran zihin, dünyayı imar etme, adaleti kayim kılma dertleri olamaz, çünkü onlar bu dünyada yaşıyorlar ama gözlerini gerçeklere kapadıkları için hayal âlemine daha yakın duruyorlar. Ahlakı böyle anlayanlar için yol kesici unsurlar arasında cesaret ön plandadır. İslam’ın istediÄŸi ve fıtrata, gerçeÄŸe uygun cesareti taÅŸkınlık, fevrilik olarak adlandırırlar. Bunların ahlak anlayışları Müslümanlardan çok İslam düşmanlarına yarar. Ahlak; akıl ve verimlilik esasına dayanan, hikmeti, yapabilirliÄŸi esas alan cesaretle saÄŸlanabilir. Cesaret; hikmeti, yapabilirliÄŸi, teenniyi… ahlakı ana merkeze koyan, bir anlayışla verimli olur. Bu iki hasletimizi, yerli yerince kullanabilirsek hem hikmetle hareket etmiÅŸ oluruz hem de baÅŸarıları elde etmemiz gerçekleÅŸebilir. Asıl cesaret; öfkeye kapılmadan, kinini yutabilen, düşmanına bile adil davranan, ÅŸartlar ne olursa olsun ahlaktan, adaletten ayrılmayan yiÄŸitlerin yaptıklarıdır. Asıl ahlak; haklı bir davada, herkes geri çekilse bile tek başına kalsa da hakkı haykırmak ve gerekirse fedayı can etmeyi göze alarak yürüyen kiÅŸilerin yaptıklarıdır. Ahlakı cesaretten, cesareti ahlaktan ayırmak Müslüman insana büyük darbedir.
|