Hikmet-V PDF Yazdır e-Posta

                                                                                                                                                        (10 Şubat 2017, Cuma )

Hikmetin ikinci türü, bizim takatimiz dâhilinde olanıdır.

Yukarıda (önceki yazılarda)  değinildiği gibi, peygamberlerin getirdiklerinde, yani dinde bizim bir dahlimiz yoktur, ama ameli hikmette yapacaklarımız vardır ve tamamen bize aittir.  

Gazzâlî, Nahl suresi; “Ey Muhammed! Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde tartış...” ayetinin açıklarken, hikmetin: “Eşyayı yerli yerine koymaktır” diye tanımını yaparak, bundan kastın, şüpheyi giderici, açık, doğru söz olduğunu ifade etmektedir.

Ameli hikmete biraz daha yakından bakmak ve diğer olumlu hasletlerle irtibatına da değinmek için bazı aktarmalar yapacağım,.

 Adalet ile hikmet arasında kopmaz bir bağ vardır. Adaletin sağlanması için hikmetin derununu iyi bilmekliğimiz icabeder. Hikmetten kopan adalet zulme dönüşme istidadını bünyesinde taşır. Buradaki hikmetin inceliği ve künhü ahlakla daha çok alakalıdır.  Hikmetin açığa çıktığı ve insan üzerinde tesiri görülen iyi huyları Kınalızade’den özetleyerek sunmak istiyorum;

Hikmet Altında Toplanan Güzel Huylar

“Bu güzel huylar yedi çeşittir.

1)Zeka;  başlangıçtan neticeye varana kadar, eldeki mevcut maddî delillerden istenilen neticeyi elde etmek için, en kolay, yalın sade yolu sağlayan melekedir. Bu meleke; eldeki verilerden istenilen neticeyi çıkarmak için,  devamlı şekilde olayları birbirine yakınlaştırmak ve aralarını bulmak, mümkün ise telif etmekle ele edilir. 

2)Sür’at-i fehm; çabuk kavrayış;  bu meleke ile gerekli olandan varılması gereken noktaya, bir şeyin vakıasından o şeyi ortadan kaldırılmasına,  farklı durumlarına varıncaya kadar durmadan neticeye varmakla hasıl olur. Zeka ile arasındaki fark; zeka fikir ve düşüncede olur. Çabuk kavrayış ise; fikir ve düşüncede değil, ilm-i mizanda meydana gelir. Yani fiilde olur.

3)Safa-yı zihn, zihin berraklığı; bu öyle bir melekedir ki onunla nefsin, sıkıntı çekmeden, işleri ve düşünceleri birbirine karıştırmadan istenilen sonucu elde edebilmesidir.

4)Suhület-i taallüm, rahat/kolay öğrenme, bu haslet şöyle olur; nefse hiddet/ öfke ve acelecilik hasıl olur, değişik düşünceler hasıl olur fakat onlardan istenilene yönelip onu tahsil eder.

5)Hüsn-i Taakkul, iyi akletme, iyi düşünme;  herhangi bir konuda,  bir meselede istenilen gerçeği açığa çıkarmada her maddeye uygun olan sınır ve mikdarını muhafaza etmek ve ona riayet etmektir. Şöyle ki;  ne vacip olan nesneyi terk ve ihmal eder, ne de girmesi gerekmeyi olması lazım olmayanı, alır ve kullanır. Yani lazım olanı terk etmez, gereksiz olanı da alıp kullanmaz.

6)Tahaffuz- korunma; nefsin aklettiği ve yaptığı, makul tasavvurlar ve hayalleri olduğu gibi hıfz eylemek.

7)Tezekkür, hatırlama;  nefs  hıfz ettiği nesneleri her ne zaman istese, ona lazım olsa,  hatırlar ve  alır. Yani alır kullanır. 

Müellifimiz  güzel huyları sadece hikmetli olanları zikretmiyor, bunun yanında;

Şecaat Altında Toplanan Güzel Huylar

İffet Altında Toplanan Güzel Huylar

Seha Altında Toplanan Güzel Huylar

Adalet Altında Toplanan Güzel Huylar’ı zikrediyor ve üzerinde hikmetle durarak izah ediyor.

Bunlardan hikmetle doğrudan alakalı olduğunu düşündüğüm,” Adalet Altında Toplanan Güzel Huyları” da özetle vermesi gereğini duyuyorum.

Adalet Altında Toplanan Güzel Huylar

Bu da on iki çeşittir.

1)Sadâkat; doğruluk, dürüstlük, bağlılık;  o kadar doğru ve bağlı bir sevgidir ki; istirahat ve feragatin bütün sebeplerini düzgün bir şekilde onun emrine verir ve ona amade kılar. Hakikat odur ki; değişik hükümler / durumlar ve ikilikli hallerde, şeran ve aklen kaldırılması mümkün olan konuları kaldırılıp nefsi ona ulaştırır ve onu ister hale getirir. [Yani şeran ve aklen zarar verici şeylerin kaldırılmasında nefse yardımcı olur.]

2)Ülfet,  kaynaşma, ünsiyet sağlama;  bir taifenin, görüş ve fikirlerde,  itikadda ve nazarda / düşüncede, dini ve dünyevi işlerde,  uyumlu ve yöndeş olmalarıdır. 

3)Vefa; [kişiye / kuruma] uyumlu olmakta ve desteklemekte bağlanmak,  yardımlaşma ve dayanışma üslubunda kusur göstermeyi, tecavüz ve haddi aşma saymaktır.  Bazıları; vefayı, sözünde durma ve hukuku icra etme olarak tarif etmişlerdir.

4)Şefkat; aynı cinsten olanlara arız olan mülayim olmayan halden nefret etmek. Onlara erişen elemlerden müteessir olmak, elem duymak.  Himmetlerin kusurlarının izalesine engel olmaktır. Gayret ve rahatlamasına mani olan şeylerin def u refi hususunda geniş vafir olmak.

5)Sıla-i rahm; akraba ve aşiretin [hukukuna- hakkına] riayet etmek ve rızalarını almak. Bu hususta, gücünün sonuna kadar çalışmak ve malını sarf etmek, bir nevi saçmaktır.  Müşahede-i cemal etmektir.  Güç ve takat dairesinde onları gözetmektir. Dinin emri doğrultusunda onlarla irtibat sağlamaktır.

6)Mükâfat;  nefse başkasından ihsan ulaştığında,  fazlasıyla ihsan ve inamda bulunmaktır.

7)Hüsn-i şirket, iyi ortaklık;  muameleler ve tartışmalı haller ihtilaflar olduğunda, insafla niteleyip [tesbit edip] itidal ile amel etmektir.

8)Hüsn-ü kaza, iyi hüküm verme; kardeşlerin, vefalı dostların ve diğer insanların hukukunu temin için güzel şekilde hükme bağlamak minnetten ari ve nedametten salim olmaktır.

9)Teveddüd,  sevgi;  sevgi odur ki; faziletli olanlardan ve benzerlerinden,  akran ve emsaline sıdk üzere muhabbet edip mal ve nimeti ayaklarına saçarak muhabbetlerini kazanmak ve sevgilerini üzerine çekmeyi becermektir.

10)Teslim, teslim olmak; ilahi şeriatta, nebevi misallerde bize gelen teklifler,  İslâmî hükümler, hidayet rehberleri ve dinin büyükleri tarafından gelenler ne suretle olursa olsun, isterse aleyhimize dahi olsa,  güler yüzle karşılayıp rıza-yı kalb ile kabul ve tasdik etmektir. 

11)Tevekkül; kudret ve beşerî yeterlilik dairesinin dışında, tebdil ve tağyir imkanının haricinde olan ilahi işleri ve Rabbani takdirlerinde faidesiz ızdırapları  bertaraf etmek ve  ilahî yokedişe havale ederek, güven ve itimat içinde olmaktır.

12)İbadet: ol Melik-i Mabuda, hizmet ve taatinde çalışıp çabalamak,  kusurlu ve ihmalkar davranmamak. Bunları caiz görmemektir. Salavat ve teslimat ile dergah-ı Hakk’a yaklaşmak / yakınlaşmaktır. Şeriate ittiba ve boyun eğmek, emir ve nehiyleri kabul ve ona sımsıkı bağlanma, uymadır. Bu faziletin tamamlayıcısı ve mükemmel sıfatı ise takvadır.

Bunları zikreden müellifimiz şöyle bir değerlendirmede de bulunur; “zira hikmet; kuvvet-i akılenin  hadd-i itidalde müzehheb olup ne ifrat ve ne de tefrit olmasına derler. 

         **

  “Hayru’l-umuri evsatuha” olması bakımından işlerin iyisi vasatıdır. Vasatı kaybeden itidali de yitirir nerede nasıl davranacağını ve nerede neden ve niçin durduğunu da bilemez. Obadandır ki müellifimiz, her fazilete mukabil iki rezilet olduğu beyan eder ve hikmetle ilgi rezillikler konusunda şunları söyler [özetle]

Hikmetin İfrat ve Tefriti

[İfrat: Aşırıya kaçma. İfrat-ı hiss; aşırı duygu, ifrat-ı neşat; aşırı neşelenme.

Tefrit: Azlıkta aşırılık, aşırıya kaçmanın zıddı, gereğinden aşağı olma durumu.]

Hikmette ifrat: Cerbeze- sefeh: akli kuvveti layık olmayan yerlere layık olmayan mertebede harcamak ve tüketmektir. Aklı; hile, tezvirat, dedi kodu, arabozma, dinde laubalilik, ilhad gibi hususlarda kullanmak. İlim irfan ve fenlerde derinleşmek ifrat değildir, bunlar istenilen şeylerdir.

Cerbeze; kurnazlık, iş bitiricilik.

Sefeh; eğlence, har vurup harman savurma…

Hikmette tefrit: Beladet- beleh:  akıl kuvvetini, nimetini tatil edip ilim ve amelde kusurlu davranmak, aklı kullanmayı terk etmek. Düşünmeyi terk ederek nazari ve ameli hikmeti bırakmak, marifet ve hakikati fehmetme kabiliyetini dumura uğratmaktır.

Beladet; ahmaklık, serserilik.

Beleh; eblehlik, aptallık.”

Demek ki; hikmeti yanlış kullanan işi kurnazlığa vererek kendine bir alan açar ve toplumun ifsadına vesile olur. Yanlış kullanım iki türlüdür, biri aşırıya götürüp mecrasından saptırmaktır, buna bazen daha fazla dine veya ilkeye bağlılık adı da verilebilir. Diğeri de işi oluruna bırakma, olduğu gibi kalma isteğidir. Bu da tembellerin yaptığı bir ameliyedir. Akıl nimetini yerli yerince kullanma hikmetin en bariz vasfıdır.

 

k_saglam

Yeni Kitabımız Çıktı

egri_agacin_golgesi

Son Eklenenler

YEREL SEÇİM SONRASI ÜLKENİN AHVALİ
(1 Nisan 2024, Pazartesi) Yerel seçim ...
İNSAN KENDİNİ KEŞFEDEBİLİR Mİ?...
(26.01.2024, Cuma) Her kişi, 'önce ke...
MİLLİYETÇİLİK- MUHAFAZAKARLIK- ÜMMETÇİLİK
(Yerellik 'Yerlilik' - Muhafazakarlık -...
EY EHL-İ İSLAM, UYAN!
(06.11.2023, Pazartesi) Ey dünyayı g...
YAĞMUR DUASI
(15 Eylül 2023, Cuma) Yağmur duasına...
AÇMAZI AÇMAK
(25 Ağustos 2023, Cuma) İnsanoğlunun...
AÇILIM - ATILIM
(5 Ağustos 2023, Cumartesi) Sıkışan...
GÜLİSTAN OKUMAYANLARA
(10 Temmuz 2023, Pazartesi) Sadi (Şira...

Kimler Sitede

Şu anda 8 konuk çevrimiçi
Üyeler : 3
İçerik : 636
Web Bağlantıları : 5
İçerik Tıklama Görünümü : 5575068
< ?php if( JRequest::getVar( 'view' ) == 'article' ): ? > < jdoc:include type="modules" name="socialwidget" /> < ?php endif; ? >