Karayalçın: Eylemli Bakan |
SHP Genel Başkanı, Devlet Bakanı, Başbakan yardımcısı, Ankara eski Belediye Başkanı Murat Karayalçın, Dışişleri Bakanlığına atandı. Belediye başkanlığı hariç Karayalçın'ın unvanları cenaze merasimlerinde yakaya takılan fotoğraflar gibi iğreti. Protokol olarak Devlet Bakanlığı iyi bir yere sahip olabilir, lâkin genel imajı müşavirlik seviyesinde addedilir. Bir takım dengeleri kollamak, bazı trafikleri ayarlamak birilerini ikna etmek, birilerinin işini kolaylaştırmak... Karayalçın'ın parti başkanlığı da Devlet Bakanlığı da yerini bulmamış, reel karşılığı olmayan bir durum arzediyordu ve ediyor. Parti başkanlığı vakıaya uygun değil, çünkü ne SHP örgütüne hakimiyeti var, ne de SHP zihniyetine tam vakıf. Onun için her zaman partide güçlü birine yaslanmak veya parti içi dengelerden yararlanarak ayakta kalmak zorundadır. Güçlü bir karizması da yok ki diğer zaaflarını örtsün. Tek dayanağı Tansu Hanım?la uyumlu olması. SHP'nin koalisyona mahkumiyetini iyi bilen ve bunu iyi kullanan bay bakan parti içinde DYP'nin temsilcisi gibi davranıyor. Adeta DYP'nin isteklerini SHP'ye kabul ettirmekle görevli. Çünkü varlığı buna bağlı. Solun işleyişi kişi merkezlidir. CHP ilk kuruluş yıllarında ülkenin içinde bulunduğu durum ve CHP erkanının asker oluşu tek adam merkezli bir oluşum sağlamıştı. Yani M. Kemal ve İnönü parti başkanlığını kışladaki komutanlık anlayışıyla yürütmüşlerdir. Herşey komutanın emri ve bilgisi dahilinde cereyan ediyor olmalıydı, sadece kendi partilileri değil tüm ülke insanı M. Kemal ve İsmet İnönü'nün kışladaki askerleri gibiydiler. Bu mantık CHP'nin ana felsefesini oluşturdu. Türevleri olan diğer siyasi yapılanmalar da aynı mikrobik vakıayı bünyesinde fazlasıyla taşıyorlar. Sol dünyadaki değişim rüzgarlarına dayanamayarak bir açılım sağlamak istedi. Parti içi dengeler güçlü bir liderin çıkışına müsait değildi. Yani Paşa mantıklılar birbirlerine itaat edemeyeceklerini, biribir-lerine tahammül edemeyeceklerini anlayınca dışardan etkisiz ve yetkisiz bir başkanı Yani Karayalçın'ı seçtiler. Böylece Karayalçın ilk parti başkanı, sanki geçici bir başkan havasını taşıyordu. Tabii sol bir türlü oturamayınca, şartlara göre nasıl hatt-ı hareket çizeceğini kestiremeyince bu geçici hal devam etmek zorunda kaldı. Karayalçın da bu boşluktan yararlanarak hakiki bir lider havasına girmeye başladı, nasıl olsa sol siyasetin şirazesi kopmuş isteyen istediği gibi davranır, istediği gibi düşünür ve solculuğuna halel de gelmez. Gürültülerle dışişlerine getirilen Mümtaz Soysal gene aynı yaygarayla bakanlıktan ayrıldı. Soysal belli misyonla bakan oldu. Dünyaya dış politikada kafa tutacak ve Türk tezlerini savunacak, milli dış politika uygulayacak, DYP'nin önünü kesecek, partisinin prestijini kurtaracak, kadrosunu kuracak vs. Kimilerine göre hükümetin üçüncü ortağı Soysal Hoca tabii hiç birini yapamadı. Vuruşarak çekileceği tezi de tutmadı. Ayrıldı ve iş bitti. Dış politikası olmayan bir ülkenin Dışişleri Bakanı tek başına ülkenin onurunu tabii ki kurtaramaz. Her şeyini Avrupa'nın ve ABD'nin isteği doğrultusunda düzenleyen, onlara kul ve köle olmayı meziyet sayan bir ülkenin dışişleri bakanı çok avantajlı olmazsa gerek. Dışişleri problemlerini çözebilme bilgi ve donanıma sahip olmayana hatta problemlerin neler olduğunu dahi tam bilebildiği söylenemeyen Karayalçın böylesine problemli ülkenin hangi dış problemlerini halledecek. Yalnızlığa itilen, daha doğrusu köşeye sıkıştırılan Türkiye yeni çıkış yollarını arayacaktır. Bu arayış, geçici ve yeni yapılanmaya zemin hazırlayıcı olacaktır. Karayalçın'ın eylemli bakanlığı, parti başkanlığı gibi önü belirsiz, perde arkası ilişkilerle düzenlenen bir siyaset ağı bunun tepesinde gibi gözüken Karayalçın. Tansu Hanım kendi ekibiyle Dışişleri ayarlayacak Murat Bey'de imza atacak, protokoller düzenleyecek, bir nevi sekretarya görevini görecek. Ülke uçuruma yavaş yavaş yuvarlanacak. Karayalçın da solcularca ekarte edilecek ve tüm olumsuzluklar ona yüklenecek, hem DYP aklanacak hem de sol. Bu dümen ve dubare içerisinde bölgenin en kârlı ülkesi İsrail olacağa benziyor. Türkiye'nin Avrupa ve ABD tarafından sıkıştırılması İsrail'in işini kolaylaştıracak, yalnızlaşan ve halkından kopan idareciler İsrail'in kucağına ister istemez kendini atacak. İçerde kan kaybeden hükümet dış dünyayla ayakta kalmaya çabalıyor. Halkın isteklerine ve düşüncesine kulak vermeyen, insanını düşman gören, dış dünyadan insan tipi ithal eden ve kendi insanını o modele uydurmayı vazife bilen ittihatçı, despot, milli şefçi, laik, Kemalist tepeden inmeci anlayış bu ülkeyi dışarıda temsil etme hakkına sahip değildir. Dış dünyaya biz olmaz isek fundamantalist İslâm gelir, ülke insanına da biz olmazsak dış dünya Türkiye'ye itibar etmez oyununu oynuyor. Türkiye'nin karşı karşıya geldiği açmazlar; ya topyekün bir silkiniş ve dirilişe doğru veya dağılmaya doğru olacak. Kendi halinde sıradan bir politik tercih Türkiye'yi altından kalkamayacağı sorunların içine itecektir. Bu hükümetle, bu politik anlayışla bir yere varılamaz. Dünya paylaşımını seyretmek hükümet olmak anlamına gelmez. Yeni Dünya Düzeni'nin neticesini beklemek, Türkiye hangi ülkenin payına düşüyorsa beklemek, ülkeye biçilen rolü anlayıncaya kadar birşey yapmamak, bu arada istenilen tavizleri, -teftişler neticesinde tavsiye edilenleri- yerine getirmek, ülkeyi biraz daha köleliğe razı olmaya mecbur etmek bütün bunlar kişiliksiz, tercihsiz, sabitesiz bir dış politikayla mümkün, Murat Karayalçın da böylesi politika için biçilmiş kaftan. Türkiye ya halkıyla iç içe yaşayacak, halkla barışacak ve barışıklığından güç alarak ülke menfaati doğrultusunda bir dış politika takib edecek veya SHP'nin halkın inancına geleneğine, halkın varlığına düşman tutumunun neticesi özgüvensiz, ürkek, silik politikası devam edecek. Görülen o ki ülke insanının bu tür muğlak, kapalı, başı ve sonu belirsiz anlayışla tereddütlerle idare edilen hükümetle, kimliksiz dış politikayla biraz daha çekeceği var. (Değişim Dergisi, sayı 21, Aralık 1994)
|