Yeniden Yapılanma Hareketi |
![]() |
![]() |
![]() |
Türkiye’nin Gorbaçov’u Kim? Türk batılılaÅŸması çeÅŸitli merÂhaleler geçirerek 1980'e ulaÅŸtıÂğında T. Özal, batılılar adına kenÂdi yerli ve insan fıtratına uygun konumundan çıkarıp tek tip insan (dünya insanı) haline getirmeye giriÅŸti. BaÅŸlattığı reformlar vefaÂtından sonra çeÅŸitli kollara ayrıldı. Dört eÄŸilim ayrışmasıyla Özalizm gündeme geldi. Herkes mirasına konmaya çalıştı. ANAP, DYP'nin bir kanadı. MenÂderes’in oÄŸlu, kısmen DEP'liler, hatta RP bile Özal'ın devamı gibi göÂrüntüler sergiledi. Yusuf Bozkurt, Cem Boyner, Özal'ın ekonomik ve libeÂral yönünü öne çıkarmayı üstlendiler. Toplum olarak muÄŸlak, net olmayan düşünceler bizi iyi sarıyor. Ziya GöÂkalp'in teslisi (TürkleÅŸÂmek, İslâmlaÅŸmak, MuÂasırlaÅŸmak) TC resmi ideÂolojisi haline gelmesi insaÂnımızı fazlasıyla etkileÂmiÅŸ. Kimi zaman birileri teslisin bir tarafına birileri baÅŸka bir tarafına yapışmışÂtır. Özal'ın Terbii (dörtlüsü) da ayni talihe mazhar olmuÅŸ, herÂkes Özal'ın bir cephesini bayraklaÅŸtırmaya koyulmuÅŸtur. CumÂhurbaÅŸkanı Demirel'de karşı olÂduÄŸu halde Özal'ın giyimini taklide yeltendi. Her partinin içinde partisinin sistemin ana merkezinÂden inhiraf etmesi baÅŸlayınca Özal'ın sistem merkezli kanadı devreye giriyor. Mesela ANAP'ta liberalleÅŸme fazlalaşıp milliyetçiÂlik ve muhafazakarlık gerileyinÂce Özal'ın Müslümanlığı ve muÂhafazakarlığı gündeme getirilir. SHP'de devletçilik öne çıkınca Özal'ın özelleÅŸtirme düşüncesi gündeme getirilir. Ekonomi açÂmaza girince Özal dönemi ekonoÂmik önlemler devreye sokulur, 24 Ocak kararları gibi. RP'de radikalleÅŸme daha bir İslâmlaÅŸma uç vermeye baÅŸlayınca Özal'ın çaÄŸdaÅŸlığı parti içinde ön plana çıkarılır. M. Kemal, Menderes ve Özal toplumun dünya sisteÂmine entegre olmasında birer sacayağı vazifesi üstlenmiÅŸlerÂdir. ' Yeniden Yapılanma Hareketi de Özal'ın yüzlerinden hangisine yöneliyor bunu irdelemek gereÂkir. Aslında Özal Türkiye'nin Gorbaçov'udur. Gorbaçov nasıl Sovyet Rusya'yı yeni bir yapıÂlanmaya oturttuysa Özallar da aynı ÅŸeyi yapma gayretindelerdi ve gayretindeler. Rusya'nın yeni ÅŸekle bürünmesiyle güdümündeÂki devletler de sarsıntı geçirdiÂler. Yugoslavya'nın durumu Türki Cumhuriyetler, Ermenistan, vs. Türkiye de bundan nasiÂbini aldı. TC kuruluÅŸu zaten dış dünyanın arzularını yerine getirÂmekten ibaretti. Hakim devlet (o zaman İngiltere) in isteÄŸi doÄŸrulÂtusunda yapılandı. Tek Parti döÂnemi dünya diktatörlüğüne uygunluk saÄŸladı. Çok partili haÂyata geçiÅŸten sonra batı EmperyaÂlizminin ileri karakolu olarak Rus yayılmacılığına (!) karşı bir set oluÅŸturmak görevi ile görevlendiÂrildi. TC'nin 1950'den sonra tüm yapılanması Rusya'nın yayılmaÂcılığını önlemeye yönelikti. EvÂvela NATO'nun iyi bir müttefiÂkiydi. Kore'de kahramanca RusÂlara karşı savaÅŸtı. ABD'nin ÅŸu kadar üssü Rusya'yı kontrol için yıllarca kullanıldı. Yıllarca koÂmünizm tehlikesine karşı kapiÂtalizm ehven-i ÅŸer olarak kerhen kabul edildi. Türk ordusu hep NATO - VARÅžOVA rüyalarıyla geliÅŸti. KonuÅŸlandırmalar, tatbiÂkatlar, savunmalar hep o Rus yaÂyılmacılığına yönelikti. Rusya Karadeniz’den ülkeye saldırırsa. Rusya ülkeyi iÅŸgal ederse halk nasıl örgütlenecek. NATO'yla Türk ordusu nasıl uyumlu hareket edecek. Yine yıllarca jeopolitik efsanesiyle doÄŸu - batı arasında köprü olma, hür dünyayla demir Âperde arasında bir perde görevi vs. Rusya çökünce Türkiye boÅŸÂlukta kaldı. Rusya'nın yeniden yapılanmasını kendileri için bir imtiyaz kabul edenler kıyasıya yanıldılar. Dünyanın tek merkezÂli oluÅŸu acaba Müslümanlara ne kazandırdı? Bize hediyesi Türki Cumhuriyetlere TC resmi dini (laiklik) taşımak, iki üç tane okul açtırmak, biraz da Karadeniz'e NataÅŸa girdisi saÄŸlamaktan ibaret. TC gene dünyanın yeni söÂmürgesine uyum saÄŸlamakla göÂrevlidir. Tek merkezli dünyada bir dünya halkı oluÅŸturulmalıdır. Onun için yerli ilahlar bile tehliÂkeli olabilir. Bu yönüyle yıllarca emperyalizme hizmet eden KeÂmalizm'in de devre dışı kalması lazım. Artık Kemalizm çok hanÂtal eski ağır sanayi gibi maliyeti fazla. Onun yerine daha mobil bir devlet anlayışı lâzım. SabiÂtesi olmayan bir fikir ve devlet anlayışı. Özal 1980'den sonra saÂbitesiz bir düşünce ve devlet yaÂpısı getirmeye çalıştı, üreten ve ürettiÄŸini satan devlet yerine hizÂmet eden devlet, dünyaya hizmet eden devlet. İşletmeci devlet geÂleneÄŸi oluÅŸturuldu. Gorbaçov'da aynı ÅŸeyi yaptı. Özal'ın vefatıyla bu misyonu tam yerine getiren olamadığı için her bir eÄŸilim ayrı bir yol almaya baÅŸladı. Türkiye'nin YugoslavÂya'nın ve Türkî Cumhuriyetler’in akıbetine uÄŸraması tabii ki çok zor ama Türkiye imkânları elinÂden alınmış diÅŸleri sökülmüş bir ülke haline getirilebilir. Åžu anda da bu haldedir. Türkiye İslâmî bir idareye dönüşmesi, insanların deÄŸiÅŸerek Allah'ın ipine top yekûn sarılmaları her zaman poÂtansiyel olarak imkân dahilindeÂdir. İnsanların akın akın Allah'ın dinine dönecekleri ergeç vuku-bulacağını hesaplayanlar onu enÂgelleme yolunu seçiyorlar. YeÂniden Yapılanma Hareketi ulusÂlararası güçlerin toplumumuz üzerinde oynanan oyunların iÅŸini kolaylaÅŸtırıyor. AÅŸağıya bildiriÂden bazı pasajlar nakledelim: "Milletin, Devletin yapısına, iÅŸleyiÅŸine ve felsefesine itirazlaÂrını ve tekliflerini isyan saymak yerine, en tabii ve yapılması geÂreken vatandaÅŸlık görevi saymak ve Milletin devleti ele geçirmeÂsini felaket saymak yerine, devÂletiyle bütünleÅŸmek ve fazilet saymaktır. Yeniden Yapılanma Hareketi'nin amacı, devleti iktisadi alaÂna sadece para ve maliye politiÂkaları ile müdahale eden, alt yaÂpı, güvenlik ve bayındırlık hizÂmetlerini yerine getiren bir kuÂruma dönüştürmek ve baÅŸta devÂlet bankaları, KİT'ler ve BİT'ler olmak üzere devletin ticari ve saÂnayi alanlarındaki faaliyetlerine son vermektir. Devletimizin ve Milletimizin tarihiyle, coÄŸrafyasıyla ve diniyÂle barışmasını ön plana çıkaran içe ve dışa yönelik bir yeniden yapılanma ile Türkiye'yi, KafÂkaslar, Balkanlar ve OrtadoÄŸu baÅŸta olmak üzere, bölgesiyle ve dünya ile barışık bir bölge ve dünya devleti haline getirerek Düvel-i Muazzama arasına sokÂmaktır. Laiklik ve Ulusçuluk dayatÂmalarını kaldırarak "Devletin resÂmi dili Türkçe’dir, vatandaÅŸlarıÂmız farklı etnik ve dini kimlikleÂrini ifade etmekte ve bunlara daÂir her türlü eÄŸitim ve kültürel faÂaliyetlerde serbesttir." ÅŸeklinde bir genel düzenleme yaparak, baÅŸta Kürt meselesi olmak üzere asırlık etnik, dini, mezhebi kavÂgalara son vermek ve milletimiÂzin devletiyle barışmasını ve büÂtünleÅŸmesini saÄŸlamaktır: Etnik, mezhebi ve dini farklılıkları, devÂlet ve milletimizin en büyük iç dinamikleri ve zenginliÄŸi olarak kabul etmek ve bu farklılıkların devlet ve millet bütünlüğü içinde daha da geliÅŸtirilmesini ve zen-ginleÅŸtirilmesini, dış dialoglarımızın kurulmasında birinci deÂrecede etkin ve faydalı potansiyel varlıklar olarak görmektir. Osmanlı’nın borçlarını ödeyen bir devlet olan Türkiye'nin miÂrasına ve misyonuna da sahip çıkÂması gerektiÄŸi inancıyla, geçmiÂÅŸinin iyilik ve güzelliklerine sahip çıktığı kadar, kötü ve yanlış olanÂlar varsa onların da sorumluluÂÄŸunu kabul eden ve hatta reddetÂtiÄŸi resmi ideolojiyi, kendi göÂrüşleri kadar kendi tarihinin bir parçası sayan bir harekettir." Åžimdi yol ayırımındayız. Ya silkeleneceÄŸiz. Özümüze, AlÂlah'ın Kitabı'na ve Peygamber'in önderliÄŸine döneceÄŸiz veya gene batılıların bize dayattıkları reçeÂtelere kanacağız. Yeniden YapıÂlanma Hareketi'nin dünyanın daÂyatmasından devleti kurtarmak için sunulan bir reçetedir. Devlet kendini tamir edecek, bu arada dünya sömürü ağına da yarayacak yapılanmaya oturacak. PotansiÂyel tehlike de kalkmış olacak. Dünyada gerçek fazilet gibi suÂnulan demokrasi veya katılımcıÂlık aslında içi boÅŸ bir kavramdır. Tehdit unsuru gibi görünen tehdit aslında yoktur. '- Melih Fırat'ın, Åžeyh Said'in torunu olmak ve bazı Kürt kuruÂluÅŸlarıyla irtibatlı olmaktan baÅŸÂka meziyetlerini biz bilemiyoruz. Yani hangi İslâmi mücadele meÂtodunu benimsediÄŸini bir Müslüman olarak bilme hakkına sahip olduÄŸumuzu sanıyorum. TürkiÂye'de yaÅŸayan Müslümanlar bu hususta bir açıklık göremezlerse kimseye itibar etmez. Fırat'ın kendi ağırlığına mütenasip olmaÂyan bir hafiflik içinde olduÄŸu izÂlenimi var. Kürt kökenli Müslümanların saygısı bundan sonra devam eder mi? Çok zor. Sayın Fırat tercihini İslâmi mücadeleÂden yana deÄŸil daha belirsiz ve sonu bilinmeyen bir maceraya atÂmakla yaptı. Tan'ın her zaman birilerinin iÅŸlerine yardımcı olduÄŸu siyaseÂtin de takım deÄŸiÅŸtirmekten baÅŸÂka bir etkinliÄŸi gözükmüyor. MaÂhir Kaynak devleti kurtarma gayÂretini çeÅŸitli deneklerle sürdürüÂyor. Bakalım sonuçta kimde kaÂrar kılacak. Müslümanlar kendi dillerini konuÅŸarak, kendi kavramlarını kullanarak harekete geçme duruÂmundalar. Sahte ve muÄŸlak laf ve yöntemler müminleri tatmin etmez. Ülke 1970-80’li yılların ülkesi deÄŸil. Bile isteye, mücaÂdeleye ancak itibar edilir. Mücadele yöntemi İslâmî olmayan, soÂnucu dibi görünmeyen hareketler güdük kalır. Y.Y.H. de MenÂderes'in hareketi gibi akamete uÄŸrayacağı açıktır. Bu sayın bayÂlar kendilerine baÅŸka alan seçseler daha evlâ olur. Dünya sistemine çomak sokamayan her hareket oyun ve eÄŸlenÂceden öte bir kıymet ifade etmez. Bu harekette bize açılmış Demokratik bir lüp çukurudur. Menderes 'in çukurunu fark edenÂler bunu da fark ediyorlar. Hiç bir güç ve hile Müslümanları dünÂya sisteminin çarkına kaptırıp devre dışı bırakamaz. Tüm halkÂların hakları ve özgürlükleri İsÂlâm'ın adaleti altında yeÅŸerebilir. Tevhidin egemen olmadığı ÅŸirk düzenleri ve yöntemleri kimÂseye huzur getiremez. Allah'ın ipine sımsıkı sarılmayan hareket ve kiÅŸiler sonunda hüsrana uÄŸÂrayacaklar. Türkiye'nin açmazÂları da ancak İslâmî bir dönüşüm ve İslâmî bir idare tarzıyla çözüÂlebilir. Türkiye'nin ve dünyanın dengesi zulüm ve haksızlığın orÂtadan kalkması İslâm bilinci ve idare tarzıyla mümkündür. YeÂniden Yapılanma bu düşünce ve anlayıştan uzak. Biraz hayali bir fikir kulübü gibi geliyor. Çünkü ne istediÄŸini ve hangi yolÂla istediÄŸini bilemiyor veya izÂhar edemiyor. (DeÄŸiÅŸim Dergisi, sayı 18, Eylül 1994) Â
|